“Uçsuz bucaksız gibi görünür körfezin denizi, Adatepe’den baktığınızda. İlayda’da İda, bir dağdır ki, pınarları bol, vahşi hayvanları çoktur, dağ öyle bir dağ. Afrodit, Hera ve Athena’nın güzelliklerinin araştırıldığı yer de burasıdır. Güzellik bahane olur. Troia (Troya) Savaşı başlar. Troyalılar ve Akhaların savaşına Tanrılar müdahale eder. Zeus, doğduğu topraklardan, İdaʼdan seyreder bu uzun sürmüş savaşı. Zaman geçer, geçerken Troyaʼyı da alır içine, yarı esatir, yarı tarih olur her şey. Sonra yüksek yerleri seven Türk(men)ler gelir ve yeni bir ad verirler bu güzel dağlara: Kaz Dağları. Bu dağlar, bu kere Sarıkız ve Hasan Boğuldu gibi söylencelerin dağları olur. Zaman hızla günümüze doğru akarken de tertemiz her daim taze havası, endemik bitkileri, suları, şelaleleri ve şirin köyleri ile huzurlu yerlerde bulunmayı sevenlerin geldiği, gezdiği yerlerden olur Kaz Dağları. Bu güzel dağların güzel köylerinden biri de Adatepe köyüdür. 1924ʼe kadar çoklukla Rumların yaşadığı bir Rum köyü iken mübadeleyle (destanın bir uzantısı gibi) burası tebdil olur. Rumlar (Romalılar) mübadil olur gider, yerlerine Türkler yerleşir. Unutulmasın. Savaştan sonra masaya oturulduğunda Lozan’da, mübadeleyi isteyen taraf Türkiye değildir. Kaz dağlarının en batı ucunda ve deniz kıyısına 3 km. uzakta kalan köy, zeytinlikler ve çam ormanlarıyla çevrili. Adatepe, doğal ve tarihi sit alanı olarak koruma altında. Köyün yanı başında bir de Zeus Sunağı var. Zaman iççice geçmiş, her zamanki gibi. Köydeki cami Osmanlı döneminden kalma. Daha da eskilerden kaldığı çoktandır bilinen, atalarımıza ait ‘tamgalıʼ mezar taşları ise tarihin yeniden yazım gerektiren başka zamanlarının taşları. 1940ʼlara kadar varlığını sürdürdüğü bilinen kilise bugün yok, Rum mezarlığı ise zamana gömülmüş. Kalmamış yeryüzünde. Bir zamanlar (ya da zamanın birinde) 400 hane halkının yaşadığı Adatepe köyünde; sekiz meyhane, iki kasap, altı bakkal, bir manifaturacı, üç berber, iki terzi, üç zeytinyağı fabrikası, bir okuma odası, bir heyet odası ve sinema salonu olduğu zamanları hatırlayanlar arasında halen hayatta olanlar var. 1980 civarı yıllarda harabeleşmeye başlayan köy, akabinde şehir hayatından kaçan bir grup tarafından keşfedilerek yeni bir kimlik kazanmış. Şimdilerde 28 haneye sahip köy artık sanat, doğa, turizm, tarih ve bilgi ile iç içe yaşamakta. Zeytincilik ve hayvancılık köyün belli başlı geçim kaynağı.”
Sevda KUMRAL
İlyada – Destan
İda – Dağ (Kazdağları)
Hera – Kadın (Esatirden bir hatun, esatir: nam-ı diğer mitoloji)
Troia – Şehir (Kat kat, defalarca kurulmuş bir şehir)